Birden fazla tarafın bulunduğu bir sistemde, sisteme eklenmesi istenen her verinin geçerli bir standarda sahip olması beklenir.
Böylece sistemin bütünlüğü korunabilecektir. Ancak, dağıtık yapılar birbirini tanımayan taraflardan oluşabileceği için, sistemin
geneli tarafından kabul edilmiş kurallara bağlı bir yapı kurgulamak gerekecektir. Bu kurallar, belli bir amaca hizmet edecek
sistemlerin tasarım aşamasında belirlenir ve farklı ihtiyaçlara göre değişiklik gösterebilir. Bu kurallar manzumesinin yapısına ve
çalışma sürecine, her bir uygulamanın kendisine özel olmak üzere, “mutabakat yapısı” adını veriyoruz.
Belli bir mutabakat yapısı ile kurgulanan sistemler içinde, tüm paydaşların uyduğu kuralların işleyiş sürecine de “mutabakat
süreci” adını veriyoruz. Sınırlı sayıda birey bir araya geldiklerinde el sıkışarak sözlü veya yazılı bir kayıt ile bir mutabakat
sağlayabilirler. Dijital bir sistem üzerinde mutabakat yapısının sağlanması için, bunun yazılım kodları kullanılarak garanti altına
alınması gerekir. İşte tam bu noktada Blockchain teknolojisi ortaya çıkıyor ve diyor ki, “Ben tüm bu sorunları çözeceğim. Baştan
mutabakat yapısı (kuralları) belirlenmiş şekilde veriyi kaydetmenizi sağlayacağım. Daha sonra bu kayıtları iletişim ağları
üzerinden, pek çok noktaya dağıtacağım. Bu süreç içinde verinin tüm noktalarda aynı kaldığına dair güvenilir bir mutabakat süreci
sağlayacağım. Hatta bununla da kalmayacağım tüm kullanıcıların verilerini şifreleyeceği bir çözüm de sunacağım.” Bu noktada
Blockchain teknolojisi, dijital dünyada artık kolaylıkla oluşturabildiğimiz, güncellediğimiz ve hatta silebildiğimiz veri kullanım
şekline farklı bir bakış açısı getiriyor; “Ben dağıtık bir veri kayıt sistemiyim” diyor ve ekliyor: “Sunduğum çözümde kaydedilen bir
veri sonsuza kadar değiştirilemez, böylece güvenilir bir yapı ortaya çıkar.”