Şehir ışıkları ile kirlenmemiş açık bir gökyüzüne bakacak olursanız, yıldızların sayısı karşısında hayranlık duymamanız mümkün
değil. Oysa şu ana kadar gözlemlediğimiz yıldızların sayısı tüm evrenin çok ufak bir parçasını oluşturuyor. Bugün internete
bağlanan cihaz sayısı insan nüfusunu geçti. Nesnelerin İnterneti (IoT - Internet of Things) adı verilen bu yapı katlanarak büyürken,
oluşturduğu ekonomi trilyonlarca dolar olarak kabul ediliyor. Bütün bu sistem tarafından üretilen verinin dağıtık şekilde
kaydedilmesi ve saklanması mümkün olabilir mi? Aslında bu sorunun cevabı uzun yıllar önce verilmişti. 2000’lerin başında
birbirinden bağımsız iki proje olarak karşımıza çıkan eDonkey ve BitTorrent, tam olarak internet üzerinde hiç tanımadığımız ama
iletişime geçebileceğimiz diğer kişiler, daha doğrusu makineler üzerinden verinin paylaşılması için geliştirilmiş, uçtan uca “Peer To
Peer - P2P” olarak isimlendirilen bir tür veri depolama çözümü olarak karşımıza çıktılar. Bu sitemlerde veri, tek bir merkezde değil
sayısı milyonları bulabilecek makineler üzerinde dağıtılmış veya paylaşılmış şekilde bulunur. Bu makinelerden bazıları verinin
tamamını, bazıları ise kısmen belli bir parçasını içerebilir. Ulaşmak istediğinizde sistem size bu veriyi, sunulabilecek en hızlı
düzenlemeyle, farklı makinelerden çekecek şekilde yönlendirir. Siz veriyi kendi bilgisayarınıza çekerken, aldığınız veri karşılığında
aynı zamanda diğer kullanıcılara bir veri kaynağı olarak hizmet edersiniz. Sistemin kullanıcıları, sisteme verdikleri destek süreci
ile doğru orantılı olarak sistemden faydalanabilirler. Bu platformlar, bulutun ötesinde bir çözüm sunmakla birlikte, içeriğin
şifrelenmemesi, verinin nerelerde saklanacağına dair seçenek sunmaması gibi nedenlerden dolayı, kurumsal veya mahremiyet
içeren kişisel veriler için güvenli bir depolama çözümü değildir. Bu yaklaşım ile Dağıtık Kayıt Defterleri (Distributed Ledger
Systems) adı verilen çözümler ortaya çıkmıştır ve kitabımızın ana konusu olan Blockchain teknolojisi de bu çözümün farklı bir
uygulaması olarak değerlendirilebilir.
Ağ Teknolojilerinin Kısa Tarihi Teknoloji sayesinde artık yüz yıllık zaman dilimleri daha hızlı geçiyor. Bizler daha kısa zamanda
daha çok şey yapmamıza rağmen! Bugün iletişimde önemli bir rol oynayan kablosuz iletişim teknolojilerinin, aslında milyonlarca
yıldır doğal ekosistemin temel taşlarından birisini oluşturması, belki de bu bölümün en ilginç bilgilerinden birisi olabilir. Bitkilerin
tamamına yakını nesillerini devam ettirmek için kablosuz iletişim teknolojisini milyonlarca yıldır kullanıyor. En eski veri
kayıtlarından birisi olan DNA’nın kablosuz şekilde iletilmesi için çiçekler polenlere ve diğer bitkiler çekirdeklere sahiptir.
İnsanoğlunun modern iletişim teknolojilerini kullanmaya başlaması, elektriğin keşfi sayesinde hayatımıza girmeye başlamıştır.
ABD'li Joseph Henry, 1830 yılında ilk kez elektromıknatıs kullanarak, uzaktan zil çalan bir sistem icat etti. ABD'li ressam Samuel
Morse, 1835 yılında ilk kez elektro mıknatıslı telgrafı geliştirdi ve aynı zamanda tüm dünyada kabul gören Mors alfabesini
oluşturdu. İnsanların birbiri ile sesli olarak uzaktan konuşması içinse yaklaşık 40 yıl geçmesi gerekti. 1880 yılında Alexander
Graham Bell ve Charles Sumner Tainter, radyofon isimli aygıtı geliştirdi. 1930 yılının sonuna doğru Almanya’da, metin transferine
izin veren, Telex adında yeni bir iletişim teknolojisi geliştirildi. 1949, modern anlamdaki MODEM’in ilk geliştirildiği yıl oldu. 1958
yılına kadar sadece kısıtlı ve askeri projelerde kullanılan MODEM teknolojisi, ilk olarak Bell Telekom tarafından ticarileştirildi.
1958 yılı aynı zamanda telefon ağlarının da ilk kez dijitalleşmeye başladığı sene oldu. 1960 yılında, günümüzün istemci-sunucu
(client-server) yapısının temelleri atıldı ve IBM, 1964 yılında ABD hava yolu şirketleri için SABRE adında bir ağ oluşturarak, 65
şehirdeki 2 bin terminali birbirine bağladı. 1969 yılında, ABD ordusu için geliştirilen ARPAnet, aynı anda farklı bilgisayarların
bağlanabildiği ilk ağ olarak tasarlandı ve bugün kullandığımız internetin temelleri de aynı yıllarda atıldı. 1973 yılında, Xerox’da
çalışan iki mühendis, Robert Metcalfe ve Dave Boggs, Ethernet teknolojisini geliştirerek, bugün hala bir standart olan ağ
teknolojisinin temellerini attı. 1982 yılında, dünyanın ilk Ağ İşletim Sistemi olan Novell NetWare piyasaya sürüldü. 1987 yılında,
mobil GSM standartları oluşturuldu. CERN’de görevli olan Tim Berners-Lee, 1990 yılında HTML (Hypertext Markup Language)
dilini yayınlayarak, World Wide Web (WWW) platformunun kurulmasını sağladı. 1991 yılında National Science Foundation (NSF),
Internet’i özel bir ağ olmaktan çıkartıp herkesin kullanımına açtı. 1996 yılına gelindiğinde, internet kullanıcı sayısı dünya çapında
36 milyona ulaşmıştı. 2000’li yıllar, kablosuz ağ teknolojilerinin gelişmeye başladığı ve WiFi standartlarının hayatımıza girdiği yıllar
oldu. 2009 yılından sonra Mobil Web erişimi artık bir lüks olmaktan çıktı. Günümüzde çok yüksek hızlara ulaşan iletişim ağları,
Blockchain teknolojisinin hızla yaygınlaşmasını sağlayan en önemli bileşenlerden birisidir.