X

Lütfen Ülke (Bölge) Seçiniz

Türkiye (Türkçe)Türkiye (Türkçe) Almanya (German)Almanya (German)
X
X

Lütfen Ülke (Bölge) Seçiniz

Türkiye (Türkçe)Türkiye (Türkçe) Almanya (German)Almanya (German)
X

Veri Tabanları

AnasayfaYazılarBlockchain TeknolojisiVeri Tabanları

Veri kavramını ele aldığımız geçen bölümde, doğanın ürettiği verilerden başlayarak, insanlığın günümüzün en modern veri
depolama sistemlerini geliştirmesine dek geçen süreci hızlıca gözden geçirdik. Elimizdeki veriye, bu veri ile üretilmiş bilgiye ve
bunları saklayacak ortamlara artık yabancı değiliz. Bu sefer, veriyi depolarken kullandığımız metodoloji ve sistemlere yakından
bakacağız ve geçen bölümde bahsettiğimiz delikli kartların bir veri tabanı olarak kullanılmasını ele alarak hikayemize devam
edeceğiz. Delikli kartlar, veriyi depolamak kadar organize şekilde saklamak için de kullanılan bir yöntemdi. Pek çok farklı delikli
kart, üzerlerinde saklı olan verilerin amacına uygun şekilde kullanılabilmesi için düzenli şekilde dolaplarda saklanıyordu. Amaçları
farklı olsa da günün sonunda veri kümeleri organize bir şekilde saklanıyordu. 1950’li yıllardan itibaren analog, manyetik ve
sonrasında dijital veri saklama yöntemleri geliştikçe verinin daha düzenli şekilde saklanmasına olan ihtiyaç artmaya başladı. Bu
sebeple kökeni yüzlerce yıl öncesine dayanan kütüphanecilik ve arşivcilik teknikleri bilgisayar sistemleri ile buluşmaya ve şekil
değiştirerek modernleşmeye başladı. “Database”, yani Türkçe karşılığı ile “veri tabanı” kavramı bilgisayar sistemleri için ilk olarak
1960’lı yıllarda kullanılmaya başlandı. Bu alandaki ilk modern uygulama, aya gitmek üzere tasarlanan Saturn V roketine ait
parçaların listelendiği ve kaydedildiği veri tabanı sistemi olarak karşımıza çıkıyor. 1970’lere gelene kadar, aslında veri tabanı
olarak adlandırılan tüm sistemlerin, temelde bugün salt metin içerikler oluşturmak için kullandığımız not defteri uygulamalarına
benzediğini görüyoruz. 1973 yılında IBM San Jose Araştırma Laboratuvarında çalışan Edgar Codd, devrimsel sayılabilecek bir
kavramı, “İlişkisel Veri Tabanı” tanımını ortaya koymuştur.5 Codd, kurum içinde gerçekleştirdiği sunumda bu tanımı yaparken
şöyle bir ifade kullanmıştır: “Gelecekte büyük veri kümeleri ile çalışacak kullanıcıların, makinelerin bu veriyi nasıl sakladığı
konusunda bilgi sahibi olmasına gerek olmamalıdır.” İlişkisel veri tabanları, veriyi tablolarda saklar ve bu tablolar arasındaki
bağlantıları oluşturur. Kullanıcılar verilerin nasıl saklandığı ile değil, kendilerine nasıl sunulduğu ile ilgilenirler. Veri tabanında
kayıtlı verilerin sorgulanması için yine Edgar Codd tarafından geliştirilen SQL6 dili kullanılır. SQL ,1980’li yıllardan itibaren bir veri
tabanı sorgulama standartına dönüşmüştür. 1980’li yıllarda kişisel bilgisayarların yaygınlaşmaya başlaması ile hayatımıza giren
bir diğer düzenli veri depolama çözümü ise 90’lı yıllarda Hesap Tablosu olarak da isimlendirilen Tablolama Uygulamaları
olmuştur. İlk olarak Lotus 1-2-3 olarak karşımıza çıkan tablolama çözümleri, ilerleyen yıllarda Microsoft’un geliştirdiği MS Office
ürün ailesi içinde yer alan Excel ile birlikte, temel eğitimden en kompleks şirketlerin finans ve muhasebe servislerine kadar her
alanda kullanılan bir çözüme dönüşmüştür. Tablolama uygulamalarının sınırlı veri depolama ve analiz çözümleri olduğu gözden
kaçmamalıdır. Günümüzde devasa veri tabanları trilyonlarca satır veri içerebilir ve boyutları Petabyte düzeyinde olabilir. 2000’li
yıllardan itibaren kullanılmaya başlayan bir diğer veri tabanı çözümü ise NoSQL olarak tabir edilen çözümler olmuştur. Bu veri
tabanları, ilişkisel tablolar yerine sabit yapıda tekil şemalar içerirler ve bu sayede çok büyük veri kümeleri içinde çok hızlı arama
yapmaya imkan tanırlar. Örneğin, Google arama motorunda bu tarz bir veri tabanı kullanılır ve bu sayede milyarlarca web sayfası
içinde aradığınız bir veya daha fazla kavram için milisaniyeler içinde sonuç almanız mümkün olur. Bir önceki bölümde ele
aldığımız depolama amaçlı kullanılan bulut servisleri, aynı zamanda veri tabanı hizmetleri için de sunulmaktadır. Örneğin
Amazon, bu konuda kendi ürünleri olan RDS, DynamoDB, Redshift gibi farklı çözümler sunmaktadır. Artık, donanımın
uygulamalara ve uygulamaların servislere dönüştüğü bir dönemden geçiyoruz. Bu sebeple bulut çözümleri eşsiz bir maliyet
avantajı ile ihtiyaç duyduğumuz altyapıları bize sağlıyor. Ancak bu, teknolojik gelişmenin son noktası değil. Ötesi de var.


Top