Blokzinciri teknolojisi ile hayatımıza giren kriptoparalar, günümüzde hukuken geçerli ve tedavülde olan devlet destekli
fiziki paralara karşı güçlü bir alternatif olarak birçok kişinin ilgisini çekmiştir. Fiziksel olarak miktarları ve basımı merkezi bir
kurum tarafından kontrol edilen ve denetlenen paraya bir alternatif olan kriptoparalar, konuya yalnızca bilgisayar bilimcilerinin ilgi
alanından çıkarıp tüm dünya vatandaşlarının odak noktası haline gelmiştir. Dünyadaki bazı ülkeler konuya temkinli yaklaşılırken,
pek çok ülke ise aktif bir şekilde düzenleme faaliyetleri üzerinde çalışmaktadır. Ülkeler, kriptoparalar için düzenleme yaparken
farklı yaklaşımlar izlerken; yine de öncelikli olarak kamu düzeninin ve kamu güvenliğinin sağlanmasına öncelik vermektedir. Aynı
durum bir tür borsa gibi faaliyet gösteren “kriptopara platformları” için de geçerlidir. Kriptopara alıcıları ve satıcılarını bir araya
getiren bu kriptopara platformlarını düzenlemek üzere, Amerika Birleşik Devletleri ve Japonya’nın öncü çalışmalar yürüttüğü
gözlemlenmektedir. Kriptopara platformları için düzenleme çalışmalarına başlayan bu ülkelerin öncelikli amacı bu platformlara
yönelik lisanslama yükümlülüğünün getirilmesi olmuştur. 2000’den fazla kriptopara ve token ile gündeme gelen blokzinciri
teknolojisinin finans dünyasında kullanımı yalnızca kriptoparalar ile sınırlı değildir. Alt yapısında barındırdığı dağıtılmış sistem
sayesinde, blokzinciri tek bir merkezden kontrol edilmeye ihtiyaç duymadan etkili bir şekilde çalışabilmesi, farklı Token (jeton)
özellikleri ile yine bir o kadar önemli ICO faaliyetleriyle de önemli bir yer tutmaktadır. Kriptopara arzı olarak da ifade edilen ICO
faaliyetleri, yatırımcının, projeler için özel oluşturulmuş jetonu (token), kriptopara ile satın alarak projeye dahil edilmesidir. Bu
anlamda bir nevi kitle fonlaması olarak değerlendirilebilecek ICO faaliyetleri, kitle fonlamasından farklı olarak yerel düzeyde ve
itibari para olarak değil uluslararası düzeyde internet erişimi olan her yerden katılım sağlanabilir niteliktedir. Hal böyle olmakla
beraber, dünya uygulamalarına bakıldığında 2017 yılında ICO projelerinin %46 oranında başarısızlık gösterdiği (29) bu nedenle
de dolandırıcılığın bir yüzü olup olmadığı tartışılmaya başlanmıştır. Özellikle bu faaliyetlerin herhangi bir şekilde regülasyon
çerçevesine oturtulmamış olması ve bundan dolayı herhangi bir kayıt sisteminin oluşturulmaması gibi sebeplerden ötürü
dolandırıcılık olasılığı bulunduğu söylenebilir. Bu da Çin gibi ülkelerde doğrudan yeni ICO kampanyalarının açılmasının
yasaklanması gibi sonuçları beraberinde getirmiştir.