Gökyüzü, uzay ve ötesi insanoğlunun varoluşundan itibaren hep merak konusu olmuştur. Eski tarihlerden itibaren hikayeler,
masallar ve şiirler yazılmıştır. Basit uzay gözlemleri; tarımı, teknolojiyi ve sosyal yaşamı etkilemiştir. Teknolojinin gelişmesiyle
uzay gözlemleri ve uzaya ulaşma çabası hızla artmıştır. 1945 Yılında İngiliz bilim adamı Arthur C. Clark, Clarck yörüngesinin
isim babası, “Wireless World” dergisine gönderdiği mektupta uydular aracılığıyla iletişim yapılabileceği fikrini ortaya atmıştır.
Uzaya çıkmak ve aya gitmek gibi fikirlerin ortaya çıkmasıyla uzay teknolojisi bilim adamlarının ve mühendislerin derinlemesine
araştırma konusu olmuştur. Konstantin Tsiolkousky, roketin dünyanın yer çekiminden kurtulabilmesi için bazı hesaplamaları
çözerek roketin dünyanın dışına çıkabilmesi için gerekli hesaplamalar, Robert H. Goldard roket yakıtı olarak benzin ve oksijen
karışımını kullanarak çalışmalar ve roket denemeleri yapmışlardır.
Uzaya çıkma yarışı devletler arasında hızla artmıştır ve bu yarışın sonucunda uzaya gönderilen ilk uydu Sputnik-1 olmuştur.
SSCB tarafından 1957'de fırlatılan ilk yapay uydu olan Sputnik 1'den beri, binlerce yapay uydu Dünya'dan fırlatılmıştır. 1957
yılında SSCB Sputnik 2 ile uzaya gönderilen ilk canlı olarak Laika adlı köpeği uzaya göndermiştir.1959 yılında Dünyayı
fotoğraflayan ilk araç Explorer 6’dır. 12 Nisan 1961 yılında Vostok uzay aracı ile Rus kozmonot Yuri Gagarin uazaya çıkan ve
Dünya yörüngesinde dönen ilk insan olmuştur. 16 Haziran 1963 tarihinde Rus kosmonot Valentina Tereşkova uzaya çıkan ilk
kadın olmuştur. Uzay çalışmalarında önemli bir gelişme ise 20 Temmuz 1969 yılında Amerikalı astronot Neil Amstrong’un Ay’a
ilk ayak basan insan olarak tarihe geçmesidir.
Uzay’da ilk kapsamlı ve insanlı uluslararası işbirliği ise 17 Temmuz 1975 yılında yaşanmıştır. Apollo ve Soyuz uzay araçları birleşti.
İşbirliği projesi daha sonra geliştirilerek Dünya’nın yörüngesine yerleştirilen Uluslararası Uzay İstasyonunda çok uluslu ekipler görev
yapmıştır. Uzaya yollanan binlerce uydu günümüzde büyük sorunlara neden olan uzay çöplerini ortaya çıkarmıştır. [12]
Uzaya gönderilen ilk uydular sahip oldukları teknoloji bakımından günümüze göre çok fazla gelişmiş olmamaları sebebiyle elde
ettikleri ve gönderdikleri veriler çok güvenilir değildi. 1963 yılında üç eksenli sabit uyduların geliştirilmesiyle verilerden daha iyi
sonuçlar alınmıştır. Günümüzde ise veri toplama ve toplanan veriyi paylaşmak gelişmiştir ve daha güvenilir hale gelmiştir.
Gelişen özeliikler, ileri teknolojiye sahip sensörler ile uzay bilimi ve mühendisliği ileri düzeydedir.
Uzay rekabeti ülkeler arasındaki ilişkileri ve haberleşmeyi de etkilemiştir. Ülkeler arasında ortak kullanım ile beraber küresel uydu
haberleşme çağı başlamıştır. COMSAT firması, Nisan 1965’te Earlybird uydusunu uzaya göndermiştir. Bu uydu Amerika’ya ait
olmasına rağmen birçok ülke tarafından kullanılmıştır.
Ülkelerin uyduları ortak kullanmak istemesiyle çeşitli organizasyonlar kurulmuş ve ülkeler arası anlaşmalar yapılmıştır. 1964
Yılında dünya çapında uydu servisi verilmesi amacıyla Türkiye'nin de bulunduğu 19 ülkenin katılımıyla INTELSAT kurulmuştur.
Avrupa ülkelerinin katılımıyla 1977 yılında EUTELSAT kurulmuştur. Türkiye, Eutelsat kuruluşunun üyesidir. Bu organizasyon
ses, görüntü ve data iletişimi amacıyla kurulmuştur. 1979 Yılında
INMARSAT kurulmuştur. Inmarsat kuruluşunun görevi, gemicilik sektörüne, uçak sektörüne, denizaşırı endüstrilere ve karasal
endüstrilere telefon, data, faks ve teleks servisleri sağlamaktadır.
Türkiye, uzaya ilk uydu gönderme denemesini 1994 yılında yapmıştır. TÜRKSAT-1A başarısız olmuştur ve okyanusa düşmüştür.
Bu başarısız denemeden sonra 10 Ağustos 1994 yılında TÜRKSAT-1B uzaya gönderilmiştir. 2011 yılında TÜBİTAK tarafından
geliştirilen yer gözlem uydusu Rasat’ı uzaya göndermiştir ve sonra Göktürk-2 ve Göktürk-1 uydularını uzaya göndermiştir.
Uzayda 6 aktif Türkiye yapımı yapay uydu vardır.[13]